Cinsiyet Tayininde Rugaların Kullanımı: Bir Ön Çalışma

Amaç: Çalışmanın amacı, Anadolu popülasyonundaki palatal ruga örneklerini, sayı, uzunluk, şekil, yan dallarıyla birleşme ve yerleşim yönleri açısından incelemek, cinsiyetlere göre dağılımını belirlemek, palatal rugaların adli vakalarda ve afet kurbanlarının kimliklendirilmesinde cinsiyet tayini içi...

Full description

Bibliographic Details
Main Authors: Zehtiye Füsun Yaşar, İsmail Can Pelin, Erhan Büken, Hatice Yağmur Zengin, Ayla Kürkçüoğlu, Bülent Dayangaç, Fırat Koç
Format: Article
Language:English
Published: Adli Tıp Uzmanları Derneği 2019-03-01
Series:Adli Tıp Bülteni
Subjects:
Online Access:http://www.adlitipbulteni.com/index.php/atb/article/view/1226
Description
Summary:Amaç: Çalışmanın amacı, Anadolu popülasyonundaki palatal ruga örneklerini, sayı, uzunluk, şekil, yan dallarıyla birleşme ve yerleşim yönleri açısından incelemek, cinsiyetlere göre dağılımını belirlemek, palatal rugaların adli vakalarda ve afet kurbanlarının kimliklendirilmesinde cinsiyet tayini için kullanılabilirliğini sorgulamaktır. Gereç ve Yöntem: Çalışma, 248 bireye ait üst çene modelindeki rugalar Thomas-Kotze ve Kapali sınıflama sistemi kullanılarak değerlendirildi, erkek ve kadınlardaki ruga tiplerinin istatistiksel analizi yapıldı. Veri analizinde SPSS (17.0) versiyonu ve Pearson Chi-Square, Fisher’ın Kesin Testi ve Mann-Whitney U analizleri kullanıldı. Bulgular: Çalışmada, 132 kadın (%53,2), 116 erkek (%46,8) 248 bireye ait 2367 ruga değerlendirildi. Yapılan analizler sonucunda; ruga sayısı üzerinde cinsiyetin etkili bir faktör olmadığı, ruga toplam sayısının kadınlarda 6-15 erkeklerde ise 5-18 arasında değiştiği, cinsiyet gruplarında toplam ruga sayısı dağılımı açısından istatistiksel olarak anlamlı bir fark bulunmadığı (p=0,161) belirlendi. Ruga uzunluğu ile cinsiyet arasında (p=0,526), ruga şekli ile cinsiyet arasında (p=0,672), ruga yan dallarının birleşme şekilleriyle cinsiyet arasında (p=0,189) ve ruga yerleşim yönleri ile cinsiyet arasında (p>0,05) istatistiksel açıdan anlamlı bir bağımlılık olmadığı belirlendi. Sonuç: Değerlendirme sonunda en sık rastlanan ruga tiplerinin; uzunluk açısından birincil, şekil açısından da kavisli tip ruga olduğu belirlendi. Rugaların hiçbir tipinde seksüel dimorfizm saptanmadı. Bu sonuç, rugaların adli vakalarda cinsiyet tayini için yardımcı bir yöntem olarak kullanılabilmesi için olanak sağlamadığını, farklı bölgelerde ve daha büyük örneklem gruplarıyla çalışmanın tekrarlanmasının gerekliliği göstermektedir.
ISSN:1300-865X
2149-4533